HUNAT HÂTÛN
Selçukluların büyük sultanı I. Alaaddin Keykubat, 1220 yılında tahta çıktığında kendisine ilk hedef olarak Alanya şehrinin fethini seçmişti. Büyük sultan ordusu ile muhasara ettiği çok sarp ve müstahkem durumda olan Alanya Kalesini fethetmekte zorlanmış ve hatta o yıl bundan vazgeçip muhasarayı kaldırmağa karar verdiği esnada rüyasında kendisine fethin nasib olacağı bildirilmiştir. Bunun üzerine muhasaraya devam eden Sultan’a az sonra kalenin Bizans valisinin elçileri gelerek, kaleyi teslim edeceklerini, ancak bazı, şartlarının olduğunu bildirmişlerdir. Bu şartların Sultan tarafından kabulü üzerine kalenin tekfuru (vâlisi) gelip teslim olmuştur. Tekfurun şartları içinde kendisinin ve ailesinin canlarının bağışlanması kızının Sultan tarafından zevceliğe kabul edilmesi talepleri vardı. Bu şekilde kaleyi teslim alan Sultan büyük bir merasim ve nümayişle, mehterhânenin yeri göğü inleten nağmeleri arasında, Alanya’nın yerli halkının ve papazlarının karşılamaları ile bu cennet şehre girmiş ve Cenabı Hak’ka hemen şükür niyazında bulunmuştur.
Hunat Hatun işte Alaaddin Keykubad’ın, Alanya Tekfurunun kızı olan zevcesidir. Müslüman olunca “Mahperi” adını almış, halk ona hanımefendi manasında Huand (Hunat) ismini vermiştir. Alaaddin Keykubad’dan Gıyaseddin Keyhüsrev isminde bir oğlu olan Hunat Hâtûn 1236 yılında kocasının Kayseri’de vefatı üzerine oğlunun tahta çıkması ile Vâlide Sultan olmuş ve hemen Hunat Camiinin inşaatını başlatıp 1238 yılında bu büyük mâbeti tamamlatmıştır. Câmiinin bir köşesine de kendi türbesini yaptırmıştır. Bundan sonra uzun sürecek hayatını mütedeyyin bir hanım olarak hayır eserleri yapmakla geçiren Hunat Hatun, Tokat, Çekerek (Yozgat) arasına, yol emniyetini sağlamak ve ticaret yapan tüccarları ücretsiz olarak konaklatmak için altı büyük kervansaray yaptırmıştır ki bunlardan Tokat’ın Pazar ilçesinde olanı halen ayaktadır. Câmiisine ve hanlarına aynı zamanda büyük gelir kaynakları olan vakıflar bağlamıştır.
Hunat Hatun’un, Ürgüp ilçesi kendisine tahsisli malikânesi idi. İşte oğlunun saltanatı zamanında (1237-1245) bu çevrede dini faaliyetlerini sürdüren ve kendisinin de takdir ve saygısını kazanmış bulunan kerametleri ile mâruf Şeyh Turesan Velî Hazretlerine İncesu-Ürgüp arasında kuş uçmaz, kervan geçmez Tekke dağında, kervansaray gibi olan tekkesini inşa ettirmiş ve buraya geniş vakıflar bağlamıştır. O zamanki imkanlarla buraya gerekli malzemeyi taşıyıp bu binayı yaptırmak gerçekten büyük bir kadirşinaslık olup, Hatunun Allah yolundaki cehd vasfını ve Şeyh Turesan Veli Hazretlerinin onun üzerindeki tesirini ortaya koymaktadır.