Şeyh Turesan Veli Hz. Zamanında Kayseri’de Tarikatlar

ŞEYH TURESAN VELÎ ZAMANINDA
KAYSERİ’ DE TARİKATLAR

On birinci yüzyılın sonu (1071 Malazgirt zaferinden sonra) ve on ikinci yüzyılın başından itibaren Anadolu’nun islâmlaşmasında ve iskânında, tasavvuf erbabı olan ilk İslamî tarikatların önemli payı bulunmaktadır. Bunlar Anadolu’nun, Kayseri de dahil olmak üzere büyük şehirlerine ve çevrelerine tekkelerini kurmuşlar Selçuklu sultanları da bunlara vakıflar bağlayarak destek olmuşlardır. Erken devirde bu tarikat erbabı, bazen ordulardan önce fethedilecek topraklara geçerek buralarının halkına islâmı anlatıp bölgeyi fethe hazırlamışlardır.
Anadolu’nun diğer bölgelerinde olduğu gibi Kayseri ve çevresinde de gördüğümüz bu ilk tarikatlardan birisi Ahilik idi. Abbasi Halifesi En -Nasır Lidinullah (1180-1225)’ın kurduğu fütuvvet (gençlik) teşkilatı ile desteklediği bu tarikat yukarıda adı geçen Türkmen Şeyhi Evhadüddin Kirmanı ve onun müridi ve damadı Ahi Evran tarafından Kayseri de kurulup geliştirilmiş, zamanla Ahilik (kardeşlik), dinî veçheli bir esnaf teşkilatı hâline gelmiştir. Anadolu ve Kayseri’nin Moğollar’ a karşı savunulmasında bu tarikatın ve kurucusu Ahi Evran’ın büyük gayretleri ve payı olmuştur. Bunlar şehirlerdeki tekkeleri, devlet adamları ve esnaf karışımı mensupları vasıtası ile asayişin sağlanması yanında fakirlere yardım, misafirlerin ağırlanması hizmetlerini görmüş, esnaf arasındaki düzeni sağlamış ve faaliyetleri Osmanlı devletinin sonlarına kadar devam etmiştir. Bunlar Kayseri’de Han Camisi ve Döner Kümbet çevresindeki eski Tabaklar (Debbağlar, Dericiler) Mahallesinde faaliyet göstermişler ve tekkelerini de burada kurmuşlardır. Ahi Evran aynı zamanda derici esnafı olan tabakların pîri idi. Onun Kayseri’deki tekkesi Döner Kumbet yakınında idi ve bu bina son zamanlarda yok olmaktan tarafımızca kurtarılmış, Büyükşehir Belediyemizce de restore edilip esnaf teşkilatımıza teslim edilmiştir.
Kayseri’de faaliyette bulunmuş erken tarikatlardan birisi de Mevlevîlik idi. Bu tarikatı Kayseri’ye gelerek başlatan Seyyid Burhaneddin Hazretleri, Mevlânâ Celâleddin-i Rumî’ nin babası Bahaeddin Veled’in müridi (talebesi), onun oğlu Mevlânâ’ nın da hocası olmuştur. Bu tarikat mensupları Afganistan ve Özbekistan menşeli Türkmenler olup Selçuklular zamanında Anadolu’ya, Konya ve Kayseri’ye gelerek dergâhlarını kurmuşlar ve görüşlerini yaymağa başlamışlardır. Kendilerine, Ahiler gibi zamanın devlet adamları da yakınlık göstermiş ve bir kısmı onların müridi olmuşlardır. Konya’da Mevlânâ Celâleddin Muhammed’in kâfi derecede yetiştiğine kanaat getirip Kayseri’ye gelerek yerleşen Seyyid Burhaneddin, burada halktan ve resmi görevlilerden büyük destek görmüş, Kayseri’de bulunan Selçuklu veziri Vali Şemseddin İsfahanî onun müridi olmuştur. Seyyid Hazretlerinin dergahı İç Kalenin güneyinde, şimdiki Vakıf Bayram Paşa İşhanı yerinde idi. Buradaki Bayram Paşa’nın yenilediği Mevlevihâne (tekke) yakın zamanlara kadar gelmiş, sonra yıkılarak ortadan kalkmıştır. Seyyid Burhaneddin 1244 yılında vefat ederek adı ile anılan mezarlıktaki türbesine (mezarı üzerine türbe sonradan yapılmıştır) defnedilmiştir. Kayseri’de Selçuklular zamanında büyük bir Mevlevi idareci ve eşraf bulunuyordu. Bunlardan vezir Muineddin Pervane, şimdi Kapalı Çarşı içinde kalıntıları kalmış bulunan Medresesini yaptırmış ve bunu Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled’e açtırmıştır. Emirlerden Eminûddin Mikail ve Alâmeddin Kayser de kendi adlarına şehirde birer Mevlevî tekkesi kurmuşlar ve bunlara gelir kaynağı olmak üzere büyük vakıflar bağlamışlardır.
Kayseri’de erken tarikatlardan diğer birisi de Bektaşîliktir. O devirde, şimdiki durumda bulunmayan Bektaşîliğin kurucusu Türkistandaki Ahmed Yesevi’nin müridlerinden olan Hacı Bektaş-ı Velî’dir. Bu tarikatın dergahı, Anadolu’ya sekizinci yüzyılda ilk defa İslam’ı getiren ve Bizans’la yaptığı mücadelede Eskişehirde de, Seyyid Gazi’de Şehid olan meşhur İslâm kahramanı Battal Gazi’nin, Kayseri’deki hatırası olan Battal Câmii yanında idi. Menâkibnâmelerde bu câmide Hacı Bektaş-ı Velî, Şemsi Tebrizî (Mevlâna’nın diğer mürşidi) ve Bostancı Baba (Kızılırmak Kenannda Küllü Köyünde dergahı ve mezarı bulunmaktadır)’nın buluştuklan belirtilmiştir. Bektaşîler daha sonra batınî bir yol izlemişlerdir.
Bektaşîler gibi Kayseri’de erken faaliyette bulunan diğer bir tarikat ta Kalenderîliktir. Bunların tekkeleri de Kayseri’nin Kalenderhane/Cürcürler Mahallesi’nde idi. Bunlar Osmanlı devletinin orta zamanlarından itibaren ortadan kalkmışlardır. Tekkeleri (Kalenderhâne) yakın zamanlara kadar ev olarak kullanılarak zamanımıza kadar gelmiş, yakın zamanlarda Belediye tarafından imar faaliyetleri arasında yıkılarak ortadan kaldırılmıştır.
Kayseri’de faaliyet gösteren diğer bir tarikat Halvetîliktir. Menşelerini Hazreti Ali (r.a) ile başlatan bu tarikatın da Kayseri’de birçok müntesibi ve şeyhi vardır. Ondördüncü yüzyılda Şeyh Tacettin Velî bu tarikatın meşhur şeyhlerinden olup bugün ismi ile anılan mahallede türbesi, dergâhı (yıkılmış) ve camisi (yeniden yapılmış) bulunmaktadır. Bu dergaha Osmanlı döneminde büyük vakıflar bağlanmıştır. Yine bu tarikatın Seyyid Burhaneddin Hazretleri türbesi yakınında başka bir tekkesi daha bulunmakta idi.
Selçuklular zamanında Kayseri’de faaliyette bulunan diğer bir tarikat da İshâkilik’ti. Ebu İshâk Alemdâri tarafından kurulmuş bulunan bu tarikatın tekkesi de Yoğunburc’un ve buradan Kiçikapı’ya giden yolun güneyinde idi ve yakın zamanlara kadar Kalenderhâne gibi ev olarak kullanılıyordu. Bu da yakın zamanlarda yıkılmış olup şimdi burada tarikata ait mezarlar bulunmaktadır.
Bu dönemdeki bir başka tarikat ta Rufaîliktir. Hazreti Ali soyundan geldiği belirtilen Seyyid Ahmed Rufai’nin kurduğu bu tarikat, Selçuklular devrinde Develi’de Seyyid-i Şerif tarafından ve ondördüncü yüzyıl sonunda da Kayseri’de Zeynelâbidin (İmam Sultan) hazretleri tarafından faaliyete başlatılmıştır. Bu tekkeye ait olarak vakıflar kurulmuş, türbeyi padişah II. Abdülhamid yenilemiştir.
İşte Anadolu’da böyle bir ortamda Şeyh Turesan Hazretleri de Tekke Dağında dergâhını kurmuş ve kendisine, diğer tarikatlarda olduğu gibi Selçuklu ailesi destek olmuştur. Bu aileden Anadolu Selçuklularının en büyük hükümdarı Alaaddin Keykubad’ın hanımı ve Gıyaseddin Keyhüsrev’in annesi Hunat (Mahperi) Hatun Şeyh Turesan Velînin dergahını yaptırmış ve etrafındaki büyük bir araziyi kendisine vakıf olarak tahsis etmiştir. Yine onun oğlu Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev, Kayseri’nin eski hava meydanı güneyinde, billur bağları içerisinde, şimdi kalıntıları bulunan tekkeyi, Şeyh-i Ekber İbni Arabi halifesi Taceddin Emir Tac isimli şeyhe tahsis etmiş, etrafındaki araziyi ve buraya Hisarcık’tan akıp gelen suyu bu şeyhe vakfetmiştir.